Yayınlar

Geçmişten Bugüne Müslüman Toplumlarda PARA VE FAİZ (Ortak Telif Eser)

Para ile ilgili anlayışın ve bunun gündeme getirdiği meselelerin Müslüman toplumların çoğunda krize dönüşmesi, teorik açıdan sağlıklı bir analiz yapılamaması ve uygulamada çözümsüzlüklere düşülmesi, inançla yaşam arasında bir açmaz oluşmasına ve dolayısıyla ilahiyat sorununa da yol açmaktadır. Bu krizin oluşumunda İslam iktisadına ilişkin metodolojik ve epistemolojik sorunlar da etkili olmaktadır. İktisadî ve tarihsel bir olgu olan para ile ilgili kavrayış netleşmeden bugün Müslümanların ekonomi tasavvurunda merkezî bir yer tutan, sadece kuramsal değil siyasal alanda da önemli gündem maddelerinden olan birçok tartışmayı sağlıklı ve uygulanabilir bir çözüme kavuşturmak mümkün olmayacaktır.

RİBA VE FAİZ: Nedir? Ne Değildir? (Ortak Telif Eser)

Sanayi devriminin ardından milli zenginliğin üretilmesinde sermayenin rolü hızlı şekilde güç kazanmış olduğu için tüm ekonomilerde kredi kurumu da ona paralel bir hızla ve sistemli bir şekilde gelişmiştir. Bu aşamada girişimcilik ile yatırımcılık faaliyetleri de birbirinden ayrılarak üretim faktörleri üçten dörde (emek, toprak, sermaye, teşebbüs) çıkmış; girişimcinin getirisi kâr, yatırımcının getirisi ise faiz olarak isimlendirilmiştir. Bu durum faizi, işletmeciliğin kaçınılması mümkün olmayan bir parçası hâline getirdiği için çoğunluğu muhafazakâr olan toplumlarda din ile iktisadi hayat arasında, temeli faiz meselesine dayanan uyuşmazlık daha görünür hâle gelmiştir. Oysa Irving Fisher’a göre çoğunlukla dinler ve kimi zaman da siyasi ideolojiler tarafından yaklaşık bin beş yüz yıldır faiz aleyhinde yürütülen kampanyalara rağmen dünya tarihinde faizli işlemlerin bulunmadığı bir yer ve zaman olmamıştır.

İKTİSADİ VE FIKHİ AÇIDAN PARA ÜRETİMİ (Telif Eser)

Bu çalışma para üretimine dair iktisadi ve fıkhî yönlerden yapılmış incelemeleri ve değerlendirmeleri içermektedir. Modern para üretimi, şüphesiz modern iktisadi hayatın en önemli fenomenlerinden biridir. Bankalar tarafından gerçekleştirilmekte olan para üretimi insanların her gün yoğun olarak kullandığı paranın satın alım gücünü etkilemektedir. Merkez bankaları kağıt ve kaydî para, ticari bankacılık sistemi ise kaydî para üretimi yapmak suretiyle ülke ekonomisinde tedavül eden toplam para arzını ve buna bağlı olarak da fiyatlar genel seviyesini etkilemektedir. Bu çok disiplinli çalışmada hem para üretiminin yol açtığı iktisadi etkiler, hem de bu etkilerin arkasındaki idarî eylemlerin fıkhî boyutu ele alınmaktadır. Ardından para üretimine dair süreçlerde iktisadi ya da fıkhî açıdan çeşitli sorunların tespit edildiği alanlar hakkında tartışmalara yer verilmekte ve bu sorunların giderilmesi konusunda öneriler sunulmaktadır.

YASAL KALPAZAN (Çeviri Kitap)

“Eğer altın standardı bu kadar iyi iş görüyor idiyse niçin bozuldu?” diye soruyor Rothbard. Cevabını da veriyor: “Çünkü dolar, frank, pound vb. paraların her zaman altın cinsinden geri ödenebilmesini temin etme görevini tevdi ettiğimiz devletler ve onların kontrol ettiği bankacılık sistemi verdikleri sözü tutmadı. Başarısız olan altın değildi, devletin verdiği sözü tutacağına inanma ahmaklığıydı.”

İflah olmaz bir “devlet düşmanı” olan Murray N. Rothbard, bu defa devletin ekonomideki, özellikle de para üzerindeki “sahtekârlığı”na odaklanıyor. Yasal Kalpazan’da her devletin, “parasal vatanseverlik” adına kendi ulusal para birimini yaygınlaştırmaya çalıştığına vurgu yapıyor. Bu değişimin de devlet kalpazanlığının en iyi yolu olan tağşişi mümkün hale getirdiğini söylüyor. “Zorunlu para basma tekeli”nin ve “yasal ödeme aracının kanunla belirlenmesi”nin devletlerin, milletin parasını kontrol altına alma arzusunun zirve noktaları olduğuna dikkat çekiyor.

ÖZGÜR TOPLUMUN TEMELLERİ (Çeviri Kitap)

Bu kitap, birey özgürlüğünün korunması ve genişletilmesi için gerekli olan kurum ve politikalara bir giriş yapar. Yazar, özgür bir toplumu tanımamızı sağlayacak olan temel ilkeleri hem öğretici hem de düşündürücü şeklide ortaya koyar. Kitabın ana temaları şunlar:
* Fakirliğin giderilmesi ve hayat standartlarının geliştirilmesi için sınırlı devlet, hukukun üstünlüğü, özel mülkiyet ve serbest ticaret ana öncüllerdir.
* Sağlam bir özgürlük sistemi olan toplumlar vakıf, dernek ve işbirliği ağları yoluyla sosyal ilişkileri güçlendirirken ekonomik gelişmeyi de artırırlar.
* Özgürlük, refahın olmadığı yerlerde insanların yeteneklerini ve icat etme isteklerini artırarak toplumların gelişmesini sağlar.
* Eşitlik ve güvenliği artırmak için yapılan devlet müdahaleleri, başarısızlıkla sonuçlanır; bireyler üzerindeki baskıyı artırarak önce yolsuzluğa, sonra da refahın düşmesine yol açar.
* Özgür bir toplumda, özgür olmayan toplumlardaki elitlerin yaptığı gibi başkaları istismar edilerek zengin olunmaz; zenginlik, gönüllü faaliyetlere ve diğer insanlara yaptığınız hizmetlere bağlı olur.
* Özgür toplumdaki ekonomik dinamizmden en çok yoksullar yararlanır. Piyasa dinamizmi, insanları ekonomik açıdan daha eşit hale getirir.
* Uluslararası ticaret, müteşebbislere yeni piyasa fırsatları sunar; tekelleri kırar ve ürünlerin daha iyi fiyatlarla satılmasını sağlar.
* Ticari, turistik ve teknolojik iletişim, baskıcı ülkelerin yolsuzluk ve özgürlük ihlallerini saklamalarını zorlaştırır; yeni fikirlerin toplumlar arasında yayılmasına katkı yapar.

ÖZGÜR TOPLUMUN İSLAMİ TEMELLERİ (Çeviri Kitap)

İslam hem kendi geleneksel topraklarında hem de Batı’da hızla gelişiyor. Batıda ise İslam’a karşı korku ve şüpheyle karışık yaklaşımlar mevcut. Ancak İslam’a ve özellikle onun siyasî sistemlerle ve iktisatla ilişkisine dair yaygın bir bilgi eksikliğinin olduğunu söylemek mümkün.

İslam özgür bir toplumla ve serbest bir ekonomiyle uyumlu mudur? Çoğunluğu Müslüman olan pek çok ülkenin serbest bir ekonomiye ve özgürlükçü bir siyasî sisteme sahip olmadığı gerçeği İslam’ın siyasî ve iktisadî özgürlüklerle uyumlu olmayışının sonucu mudur yoksa birtakım talihsiz tarihî olaylar sebebiyle midir? Geçmişteki kolonyalizmin İslamî aşırılıkların ortaya çıkışında rolü nedir? İslam iktisadî, siyasî
ve dinî hayatta özgürlüğe ilişkin esasen ne söylemektedir?

Muhtelif Müslüman akademisyenler tarafından kalem alınmış makalelerden derlenen bu kitap, yukarıda sıralanan hayatî sorulara önemli ölçüde ışık tutmaktadır. İslam’ı daha iyi anlamak isteyen Batı’daki kimseler için önemli bir kaynak olan bu makaleler, aynı zamanda, Müslüman ülkelerde kendi siyasî sistemlerinin ve iktisat politikalarının gelişimine katkıda bulunanlar için de yararlı olacaktır.

KISALTILMIŞ MİLLETLERİN ZENGİNLİĞİ (Çeviri Kitap)

Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği adlı eseri, yazılmış en önemli kitaplardan biridir. Smith bu eserde iktisadî uzmanlaşma ve işbirliğinin hayat standardını yükseltmede kilit rol oynadığını kabul etmiştir. Alışveriş, ticaret ve kamu politikaları konusundaki eski düşünce yöntemlerini paramparça etmiş ve yeni bir çalışma alanına öncülük etmiştir: iktisat.

Buna rağmen onun kitabı bugün pek az okunmaktadır. Kitap, yoğun ve eskimiş bir tarzda yazıldığı için pek çok modern okuyucuya hitap etmemektedir. Kısaltılmış Milletlerin Zenginliği, Adam Smith’in çalışmasını kısaltmakta ve Milletlerin Zenginliği’ndeki temel
kavramları daha açık bir dille anlatmaktadır. Mesleğe yabancı ama anlayışlı olan herkes için açık ve okunabilir bir durumdadır.

Bu kitap ayrıca Adam Smith’in, ahlâkın doğasını inceleyen diğer büyük eseri, Ahlâkî Duygular Kuramı’nın da bir özetini içermektedir.

İSLAM’IN ERKEN DÖNEMİNDE İKTİSADİ SİSTEM (Çeviri Kitap)

Profesör Sadr bu çalışmasıyla Arap Yarımadası’nda doğan ve kurumsallaşan İslam’ın nasıl bir iktisadi düzen ortaya koyduğunu inceliyor. Eserde yazar İslamiyet’in gelişimini kendi tarihî şartları içerisinde değerlendirdikten sonra Hz. Peygamber’in (s.a.s) ilk Müslüman devletini hangi prensipler üzerine tesis ettiğini akıcı bir üslupla anlatıyor. Sadr, devletin tarih sahnesine çıkmasıyla birlikte hazine ve maliye konularında belirlenen kaidelerin İslam iktisadının temellerini oluşturduğunu belirtiyor. Bu noktada, bu sistemin piyasa ekonomisine dayalı bir sistem olarak nasıl ortaya çıktığını “ilk devir”deki uygulamalarla açıklıyor.
Yazar, İslam iktisadında maddi ilişkileri ahlaki davranışlar çerçevesinde ele almanın gerekliliğini vurguluyor. Kur’an-ı Kerim’de emredilen ve Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından tatbik edilen bu kurallar Müslüman toplumunda karşılık buluyor ve bir birliktelik doğuruyor. Yazara göre bu birlikteliği sağlayan temel kavram ise adalet…

ISLAMIC FINANCE (Çeviri Kitap)

The book at your hands is the third of a series of four on Islamic Finance. First of the series is an Introduction to Islamic Finance, the second is on Islamic Banking and the fourth is on Futures Market. The work at your hands considers Islamic Money and Capital Market Transactions from the perspectives of fiqh and economics. The book briefly touches on the general approach of Islam towards markets and then evaluates Islamic capital and money market transactions in detail while comparing it with the traditional perspective. A great care is taken to be faithful to Quran and authentic Sunnah in discussing the topics.

Mantıklı Dinin İmkânı ve Dini İnancın Değeri Üzerine

Sekülerleşmenin gelişmiş toplumlarda bir norm haline geldiği modern zamanlarda dini inançları eleştirel aklın süzgecinden geçirmek tarihte hiç olmadığı kadar yoğun bir ilgi ve çaba ile yapılmaktadır. Rasyonel aklın ve bilimsel düşüncenin, önüne geçilmesi zor popülaritesi karşısında dini inançlar, eskiden sahip olduğu kudreti ve itibarı günden güne kaybetme eğilimi içerisinde görünmektedir. Böyle bir ortamda dinlerin ayakta kalabilmesi ve sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi için temsillerini daha güncel, mantıklı veya anlaşılabilir bir forma büründürme çabası gözlemlenmektedir.

Faiz ve Riba (Çeviri)

Fazlurrahman’a göre Kuran ve Sünnet tarafından yasaklanmış olan riba işleminin, konuyla ilgili ayetlerin nazil olduğu dönemlere ilişkin tarihsel bağlamından kopuk bir şekilde veya doğrudan sözlük anlamı üzerinden anlaşılması sadece vahim bir hataya sebep olmakla kalmamakta, aynı zamanda Kuran ve Sünnet’in ruhunu ve maksadını da ıskalamamıza yol açmaktadır. Bu minvalde Fazlurrahman bizi, Kuran ve Sünnet’in en iyi şekilde anlaşılmasının daha olası olduğu erken dönemlere doğru bir yolculuğa çıkarmakta ve oradan buraya doğru gelirken riba yasağının ilk beş asır içerisinde nasıl özgün ve saygın konumundan uzaklaştırılarak bambaşka bir boyuta evrildiğini gözler önüne sermektedir.

Paranın Doğası ve Türleri Üzerine Bir İnceleme

Para, tüm insanların hayatını yakından ilgilendiren bir mefhumdur. Fakat bununla birlikte para, en çok arzu ettiğimiz şeyler arasında hakkında en az bilgiye sahip olduğumuz şeylerin de başında gelir. Para üzerine yapılan akademik çalışmalara bakıldığında bunların çoğunun paranın doğasından ziyade çok daha modern bir konu olan “para politikaları” üzerine odaklandığı görülmektedir. Biz bu çalışmada paranın doğası, özellikleri, fonksiyonları ve türleri üzerinde bir kavramsal çerçeve oluşturup okuyucuya paranın felsefesine dair tatminkâr bir tablo çizmeye çalışacağız.

Para Niçin Önemli? (Çeviri)

Bu makale Radcliffe Raporu’nda ortaya konan meselelerle ilgili çalışmaları özetlemektedir: Merkez bankası para miktarını kontrol edebilir mi? Para miktarı ile gelir arasında doğrudan bir ilişki var mıdır? Parasal değişiklikler ile gelir değişikliği arasındaki bağlantı nedir? Parasal değişiklikler ile finansal piyasalar arasındaki bağlantı nedir? 1880’den bu yana İngiliz parasal tecrübesi üzerine bir çalışmadan çıkartılan sonuçlar bu çalışmada yer almaktadır.

Görünmez El ve Parasal Sistemin Evrimi (Çeviri)

Bu makale devlet müdahalesinden yoksun bir parasal sistemin arzu edilebilirliği hakkındaki eski soruyu yeniden değerlendirmektedir. Fakat laissez-faire para sistemini, onun formel optimizasyona dair vurgusuyla standart neoklasik analiz üzerinden değerlendirmek yerine laissez-faire sistemini teorik tarihin bakış açısı üzerinden değerlendirmektedir. Makale para sisteminin, primitif bir başlangıç noktasından, sadece işlem yapan tarafların öz-çıkarcı davranışları ile devlet müdahalesi olmaksızın nasıl makul bir biçimde evrimleşebileceğini incelemektedir.

Piyasa ve Ahlak

Son yıllarda “iktisat ve ahlak” konusuna yönelik akademik ilgi yeniden canlandı.1 Özellikle yirminci yüzyıla damgasını vuran kolektivist yaklaşımların etkisi altında kalanlar tarafından, şaşılacak bir fikir birlikteliği içinde piyasanın “eşitsizlik ve yoksulluk üreten, ahlaka aykırı bir mekanizma” olarak görülmesi ve buradan hareketle daha “ahlakî” bir sisteme olan ihtiyacın dile getirilmesi, piyasa ve ahlak ilişkisini inceleyen çalışmaların yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Biz bu çalışmada, piyasa ile genel ahlak kuralları arasında ne tür bir ilişki olabileceğini tartışmayı ümit ediyoruz.

Çoğunluğun Zorbalığına Karşı (Çeviri)

The Economist dergisi 4 Ağustos 2018 tarihli sayısından başlayarak sonuncusu 8 Eylül 2018 tarihli sayında yer almak üzere, 6 makalelik ilgi çekici bir yazı dizisi yayınladı. Dizi, “büyük liberal filozoflar bugün yaşasa ve günümüzün politik ve ekonomik meseleleriyle karşı karşıya kalsa ne söylerlerdi?” sorusunu esas alıyor ve bu çerçevede birtakım muhtemel yanıtlar sunmaya çalışıyor. Bunu yaparak bu büyük filozofların fikirlerinin bugün bile ne kadar geçerli ve aydınlatıcı olduğunu ortaya koyuyor. Dizinin ilk sayısında, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ciddi bir politik problem olarak önümüzde duran ‘çoğunluğun zorbalığı’ meselesine odaklanılıyor ve bu çerçevede liberalizmin fikir önderlerinden John Stuart Mill’in düşüncelerinden güncel çözümler aranıyor.

İslam İktisadı Yaklaşımının Açmazları

2-3 Nisan 2016 tarihlerinde İstanbul’da bir İslam İktisadı Atölyesi gerçekleştirildi.1 Atölyeye İstanbul Üniversitesi’nin pek çok değerli hocası tebliğleriyle katılım sağladı. Atölyenin sonuç bildirgesi müslüman iktisatçıların, küresel siyasi gelişmeler ve bu gelişmelerin ışığında ortaya çıkan entelektüel birikimin ne kadar uzağında olduğunu ortaya koyar cinstendi. Bu yazıda söz konusu bildirgeye dair bazı itirazlarımı dile getirecek ve İslam İktisadı yaklaşımının genel bir problemi üzerinde duracağım.

İslam Öncesi Mekke'de Sivil Toplum

Muhammed peygamberin zamanında dünya sahnesinde adından söz edilen iki süper güç bulunmaktaydı. Bunlar Roma İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu’dur. Arap Yarımadası bu iki devlet arasında gerçekleşen politik mücadelenin yoğun olduğu bir coğrafi bölge idi. Mekke, stratejik konumu ve kültürel/idari yapısı itibariyle iki imparatorluk halkı için bir ticaret ve turizm merkezi, bir vergi cenneti ve serbest bölge konumundaydı. Bunun başlıca nedenlerinden biri Mekke’de kurumsallaşmış bir merkezi otoritenin bulunmayışıydı. Bir merkezi otoritenin bulunmaması Mekke’de örfe dayanan güçlü bir sivil toplum yapısının oluşmasına neden olmuştur.

Bir İşletmenin Sosyal Sorumluluğu Kârlarını Artırmaktır (Çeviri)

İşletmelerin sosyal sorumlulukları üzerine yapılan tartışmalar analitik gevşeklikleri ve özensizlikleri ile meşhurdur. Bir işletmenin sorumlulukları vardır demek ne anlama gelir? Sadece insanların sorumlulukları olur. Bir şirket bir tüzel kişiliktir, bu anlamda belki tüzel bir takım sorumlulukları olabilir, fakat bütünüyle bir işletmenin -üstü kapalı şekilde bile olsa- sorumlulukları olduğu söylenemez. İşletmelerin sosyal sorumlulukları öğretisini incelerken açıklığa ulaşmanın ilk adımı bunun tam olarak kim için ne anlama geldiğini sormaktır.

Liberal Maliye Bakanı Cavid Bey ve Osmanlı Ekonomi-Politiği

Osmanlı Devleti, kurulduğu 1299 yılından 1922 yılına kadar tam 623 yıl ayakta kalmış güçlü bir devlet ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin selefidir. Osmanlı Devleti’nin bu kadar uzun süre ayakta kalabilmesinin şüphesiz pek çok siyasi, içtimai ve iktisadi nedenleri olduğu gibi yıkılmasına sebep olan nedenler de vardır. Biz bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin başarı veya başarısızlığıyla bir ilgi kurmaksızın, onun iktisadi yapısını oluşturan genel eğilimleri ele almaya çalışacak; ardından devletin son dönemlerinde Maliye Bakanlığı yapmış olan Mehmet Cavit Bey’in mali ve iktisadi görüşleriyle birlikte bu görüşlerin yansıması olan politikalarını inceleyerek onun dönemindeki uygulamaların, Osmanlı ekonomi-politiğinin genel eğilimleriyle hangi konularda örtüşüp, hangi konularda ters düştüğünü görmeye çalışacağız.

Yoksullukla Mücadelede Mikrokredi Yöntemi

Mikrokredi, tanımı itibariyle “küçük kredi” demektir. Bir finansal ürün olarak düşük gelir düzeyindeki kişi, aile ve mikro işletmelere sağlanan finansman hizmetlerini ifade eder.1 Bir bankacılık ürünü olarak ortaya çıkışı 70’li yıllarda, Bangladeş’te bir ekonomi profesörü olan Muhammed Yunus’un, öğrencileriyle birlikte gerçekleştirdiği bir sivil inisiyatife dayanmaktadır.

İSMEK'in İstanbul'da Yoksulluğun Azaltılmasına Etkisi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Meslek Edindirme Kursları, namı diğer İSMEK, 1996 yılında, dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir sosyal doku projesi olarak hayata geçirilmiştir. İSMEK’in kuruluş amacı İstanbul’da yaşayan insanların “İstanbullu” olabilmesine katkı sağlamaktır. Bu yüzden İSMEK çatısı altında verilen eğitimlerin büyük bir bölümü, Osmanlı İstanbul’unun kadim geleneğinden tevarüs eden el sanatlarından oluşmaktadır. Her ne kadar İSMEK’in kuruluşundaki ana amaç İstanbul’da istihdamı artırmak veya yoksulluğu azaltmak değilse de İSMEK, bu konuda hayli etkili olmuş ve yakın zamanda gerçekleştirdiği politika değişikliği ile daha da etkili olmaya başlamıştır.